refreshing
01
ferahlatıcı, canlandırıcı
giving a renewed sense of energy
Örnekler
The cold, crisp watermelon was refreshing on a hot summer day.
Soğuk, gevrek karpuz sıcak bir yaz gününde ferahlatıcıydı.
Taking a refreshing dip in the cool mountain stream revitalized his spirit after a long hike.
Serin dağ derecesinde ferahlatıcı bir dalış yapmak, uzun bir yürüyüşün ardından ruhunu canlandırdı.
Örnekler
The manager's refreshing approach to problem-solving surprised the entire staff.
Yöneticinin sorun çözmedeki ferahlatıcı yaklaşımı tüm personeli şaşırttı.
Her refreshing perspective challenged the way the team viewed the project.
Onun ferahlatıcı bakış açısı, ekibin projeye bakışını sorguladı.
Leksikal Ağaç
refreshingly
refreshing
refresh
