Refractory
01
refrakter, refrakter malzeme
a material, typically ceramic or mineral-based, used to line furnaces, kilns, incinerators, or reactors due to its ability to withstand extremely high temperatures without melting or degrading
Örnekler
The furnace was lined with a dense refractory to prevent heat loss.
Engineers selected a magnesium oxide refractory for its superior thermal stability.
Mühendisler, üstün termal stabilitesi nedeniyle bir magnezyum oksit refrakter seçti.
refractory
01
dik başlı
hard to control because of stubbornness
Örnekler
The refractory student refused to follow classroom rules.
İnatçı öğrenci sınıf kurallarını takip etmeyi reddetti.
His refractory attitude made teamwork nearly impossible.
Onun inatçı tavrı takım çalışmasını neredeyse imkansız hale getirdi.
02
refrakter, dirençli
(of a system or cell) momentarily inactive or resistant
Örnekler
After firing, the neuron enters a refractory period during which it can not be stimulated again.
Ateşlemeden sonra, nöron, tekrar uyarılamadığı bir refrakter döneme girer.
The heart muscle has a brief refractory phase after each contraction.
Kalp kası, her kasılmadan sonra kısa bir refrakter fazına sahiptir.
03
dirençli, dayanıklı
(of a condition or disease) resisting therapeutic intervention
Örnekler
The cancer proved refractory to chemotherapy.
Kanser, kemoterapiye dirençli çıktı.
Doctors struggled with a refractory infection that did n't respond to antibiotics.
Doktorlar, antibiyotiklere yanıt vermeyen dirençli bir enfeksiyonla mücadele etti.
