reclusive
Örnekler
The nobleman had built his mansion in a reclusive forest valley hidden from the main roads.
Asilzade, malikanesini ana yollardan gizlenmiş, ücra bir orman vadisinde inşa etmişti.
A rare species of bat was discovered living in the extremely reclusive caves located deep in the Amazon jungle.
Amazon ormanının derinliklerinde bulunan son derece ıssız mağaralarda yaşayan nadir bir yarasa türü keşfedildi.
Örnekler
After the death of his wife, John became increasingly reclusive, rarely leaving his house or interacting with others.
Karısının ölümünden sonra John giderek daha içine kapanık hale geldi, evinden nadiren çıktı veya başkalarıyla etkileşime girdi.
Neighbors described the elderly widow who lived alone at the end of the street as very reclusive, rarely seeing her outside of her home.
Komşular, sokak sonunda yalnız yaşayan yaşlı dul kadını çok inzivaya çekilmiş olarak tanımladı, onu evinin dışında nadiren görüyorlardı.
Leksikal Ağaç
reclusiveness
reclusive



























