obsessed
Örnekler
She was obsessed with cleanliness, constantly cleaning and disinfecting every surface in her home.
O, temizlik konusunda takıntılıydı, evindeki her yüzeyi sürekli temizliyor ve dezenfekte ediyordu.
His obsessed fixation on his appearance led him to spend hours in front of the mirror each day.
Görünüşüne karşı takıntılı saplantısı onu her gün aynanın önünde saatler geçirmeye yöneltti.
02
takıntılı, tutkun
extremely enthusiastic, impressed, or in awe of someone or something
Örnekler
This drama? Obsessed.
Bu dizi mi? Takıntılı.
That outfit? Obsessed.
O kıyafet mi? Takıntılı.
Leksikal Ağaç
obsessed
obsess



























