nasty
Örnekler
The nasty smell coming from the garbage bin made it difficult to stand nearby.
Çöp kutusundan gelen iğrenç koku, yakınında durmayı zorlaştırdı.
His nasty attitude towards his classmates made him unpopular.
Sınıf arkadaşlarına karşı kaba tavrı onu sevimsiz yaptı.
02
kötü niyetli, zalim
having or showing a desire to harm, insult, or annoy others deliberately
Örnekler
She 's a nasty person who enjoys seeing others fail.
O, başkalarının başarısız olmasını görmekten hoşlanan kötü bir insandır.
He can be nasty when he does n't get his way.
İstediğini alamadığında kaba olabilir.
03
kötü
extremely serious, dangerous, or difficult to deal with
Örnekler
The hiker encountered a nasty storm while trekking in the mountains.
Dağlarda yürüyüş yaparken gezgin şiddetli bir fırtınayla karşılaştı.
The athlete suffered a nasty injury during the game and had to be taken off the field.
Atlet, maç sırasında ciddi bir sakatlık geçirdi ve sahadan çıkarılmak zorunda kaldı.
04
iğrenç, pis
covered with unpleasant substances
Örnekler
The kitchen was nasty after the party.
Partiden sonra mutfak pisti.
He slipped in a nasty puddle of mud.
İğrenç bir çamur birikintisinde kaydı.
05
müstehcen, edepsiz
containing sexual or offensive content
Örnekler
The movie contained nasty jokes.
Film, müstehcen şakalar içeriyordu.
He shared a nasty story at the table.
Masada müstehcen bir hikaye anlattı.
06
etkileyici, olağanüstü
used to describe something as fantastic, impressive, or exceptionally good, often in sports, music, or extreme activities
InformalÖrnekler
That was a nasty guitar solo — absolutely shredded!
Bu harika bir gitar solosuydu—kesinlikle mükemmeldi!
He pulled off a nasty trick on his skateboard, landed it perfectly.
Kaykayında müthiş bir numara yaptı ve mükemmel bir şekilde indi.
Leksikal Ağaç
nastily
nastiness
nasty
