monumental
01
anıtsal, devasa
extremely huge or impressive in size
Örnekler
The monumental statue was a striking feature of the city's skyline.
Anıtsal heykel, şehrin silüetinin çarpıcı bir özelliğiydi.
They built a monumental bridge to span the wide river.
Geniş nehri aşmak için anıtsal bir köprü inşa ettiler.
02
anıtsal, olağanüstü
having exceptional importance or significant impact
Örnekler
The completion of the project was a monumental achievement for the team, marking years of dedication and hard work.
Projenin tamamlanması, ekibin yıllar süren adanmışlığını ve sıkı çalışmasını simgeleyen anıtsal bir başarıydı.
The construction of the cathedral was a monumental undertaking, spanning several decades.
Katedralin inşası, birkaç on yıl süren anıtsal bir çabaydı.
03
anıtsal, anıtla ilgili
relating or serving as a monument
Örnekler
The monumental architecture of the ancient city left a lasting impression on visitors.
Antik kentin anıtsal mimarisi, ziyaretçiler üzerinde kalıcı bir izlenim bıraktı.
His monumental achievements in science have shaped modern medicine.
Bilimdeki anıtsal başarıları modern tıbbı şekillendirdi.
Örnekler
The project required a monumental effort from the entire team to complete on time.
Projenin zamanında tamamlanması için tüm ekibin muazzam bir çaba göstermesi gerekti.
The construction of the new bridge was a monumental achievement for the engineering community.
Yeni köprünün inşası, mühendislik topluluğu için anıtsal bir başarıydı.
Leksikal Ağaç
monumentalize
monumentally
monumental
monument
