ardent
Örnekler
She was an ardent supporter of the environmental movement, dedicating her weekends to clean-up drives.
Çevre hareketinin tutkulu bir destekçisiydi, hafta sonlarını temizlik çalışmalarına adıyordu.
His ardent interest in classical music was evident from his extensive vinyl collection.
Klasik müziğe olan tutkulu ilgisi, geniş vinil koleksiyonundan belliydi.
02
ateşli, parlak
radiating warmth, light, or brilliance, often used poetically to describe something fiery or luminous
Örnekler
The ardent sun beat down on the desert sands.
Ateşli güneş çöl kumlarına vuruyordu.
His ardent eyes glimmered with passion.
Tutkulu gözleri ateşli bir şekilde parlıyordu.
Leksikal Ağaç
ardently
ardent
