intermittent
01
aralıklı
repeatedly starting and stopping, in short, irregular intervals
Örnekler
He dealt with intermittent back pain from an old sports injury flaring up occasionally.
Eski bir spor yaralanmasından kaynaklanan ve ara sıra alevlenen aralıklı sırt ağrısıyla başa çıktı.
The factory experienced intermittent power outages, disrupting production.
Fabrika, üretimi aksatan aralıklı kesintiler yaşadı.
Örnekler
He took intermittent trips abroad for work, visiting different countries a few times a year.
İş için yurtdışına aralıklı seyahatler yaptı, yılda birkaç kez farklı ülkeleri ziyaret etti.
They enjoyed intermittent hikes in the mountains whenever their schedules allowed.
Programları izin verdiğinde dağlarda aralıklı yürüyüşlerin keyfini çıkarırlardı.
Leksikal Ağaç
intermittently
intermittent
intermit



























