inner
Örnekler
The inner lining of the jacket keeps you warm in cold weather.
Ceketin iç astarı soğuk havalarda sizi sıcak tutar.
Our house has an inner courtyard surrounded by tall walls.
Evimizin yüksek duvarlarla çevrili bir iç avlusu var.
Örnekler
The castle ’s inner courtyard was surrounded by high stone walls for added protection.
Kalenin iç avlusu, ek koruma için yüksek taş duvarlarla çevriliydi.
Inner London is known for its vibrant culture and historical landmarks.
Inner Londra, canlı kültürü ve tarihi yerleri ile tanınır.
Örnekler
The inner circle of advisors had exclusive access to the president's strategic plans.
Danışmanların iç çevresi, başkanın stratejik planlarına özel erişime sahipti.
Decisions about the company ’s future were made by the inner board during confidential meetings.
Şirketin geleceği hakkındaki kararlar, gizli toplantılar sırasında iç kurul tarafından alındı.
Örnekler
He faced the challenge with a quiet inner resolve.
Sessiz bir iç kararlılıkla zorluğun üstesinden geldi.
Despite the chaos around her, she maintained a sense of inner peace.
Etrafındaki kaosa rağmen, iç huzurunu korudu.
05
iç, derin
existing as an inherent or often hidden part of an individual's psychological or emotional self
Örnekler
The motivational speaker encouraged the audience to discover their inner potential for success.
Motivasyon konuşmacısı, dinleyicileri başarı için içsel potansiyellerini keşfetmeye teşvik etti.
He 's trying to unleash his inner artist by experimenting with painting and sculpture.
O, resim ve heykel denemeleri yaparak içindeki sanatçıyı ortaya çıkarmaya çalışıyor.
Örnekler
The detective was determined to uncover the inner meaning behind the cryptic message.
Dedektif, şifreli mesajın arkasındaki iç anlamı ortaya çıkarmaya kararlıydı.
The documentary explored the inner workings of the tech company, shedding light on its innovative processes.
Belgesel, teknoloji şirketinin iç işleyişini keşfederek yenilikçi süreçlerine ışık tuttu.



























