Ara
inconsistent
Example
Her performance was inconsistent; she would excel one day and struggle the next.
Onun performansı tutarsızdı; bir gün harika performans sergilerken, ertesi gün zorlanıyordu.
The data showed inconsistent trends, making it difficult to draw conclusions.
Veriler tutarsız ve değişken eğilimler gösterdi, bu da sonuçlar çıkarmayı zorlaştırdı.
02
tutarsız
(of two statements, etc.) not agreeing with one another
Example
Despite his initial promises, his actions were inconsistent with his words, causing disappointment among his supporters.
Başlangıçtaki vaatlerine rağmen, eylemleri söyledikleriyle tutarsızdı, bu da destekçileri arasında hayal kırıklığına yol açtı.
The opinions of the committee members were inconsistent, with some supporting the proposal and others strongly opposing it.
Komite üyelerinin görüşleri tutarsızdı; bazıları öneriyi desteklerken, diğerleri buna şiddetle karşı çıkıyordu.
03
tutarsız, uyumsuz
not capable of being made consistent or harmonious
word family
consist
Verb
consistent
Adjective
inconsistent
Adjective
Yakın Kelimeler
