spotty
Örnekler
The dog 's fur was spotty, with patches of different colors scattered across its coat.
Köpeğin kürkü benekliydi, tüylerinin üzerinde farklı renklerde lekeler dağılmıştı.
The windshield was spotty from the rain, making it difficult to see through.
Camın üzeri yağmurdan dolayı lekeliydi, bu da görmeyi zorlaştırıyordu.
Örnekler
He was self-conscious about his spotty skin during high school.
Lise yıllarında sivilceli cildi hakkında bilinçliydi.
After trying the new treatment, her spotty complexion started to clear up.
Yeni tedaviyi denedikten sonra, lekeli cildi düzelmeye başladı.
03
düzensiz, tutarsız
inconsistent in occurrence or performance, often marked by irregularity or variability
Örnekler
His spotty attendance at meetings raised concerns among his colleagues.
Toplantılardaki düzensiz katılımı, meslektaşları arasında endişelere neden oldu.
The team 's spotty performance throughout the season made it difficult to predict their success.
Takımın sezon boyunca düzensiz performansı, başarılarını tahmin etmeyi zorlaştırdı.
Leksikal Ağaç
spotty
spot
