glimmering
01
parıldayan, ışıldayan
emitting a faint or wavering light
Örnekler
The glimmering fireflies danced among the trees, casting a magical glow.
Pırıldayan ateş böcekleri ağaçların arasında dans etti, büyülü bir ışık yaydı.
She followed the glimmering trail of light through the dark forest.
O, karanlık ormanda parıldayan ışık izini takip etti.
Glimmering
Örnekler
The glimmering of the fireflies in the garden created a magical atmosphere.
Bahçedeki ateş böceklerinin parıltısı büyülü bir atmosfer yarattı.
She caught a glimmering in the distance, hinting at the arrival of dawn.
Uzakta bir parıltı yakaladı, şafağın gelişine işaret ediyordu.



























