gleaming
Örnekler
The gleaming sun reflected off the surface of the lake, creating a dazzling glare.
Parlayan güneş, gölün yüzeyinden yansıyarak göz kamaştırıcı bir parıltı oluşturdu.
She wore a gleaming silver necklace that caught the sunlight.
Güneş ışığını yakalayan parıldayan gümüş bir kolye taktı.
Gleaming
01
bir parıltı, bir ışık hüzmesi
a flash or beam of light, often reflecting brightly or catching the eye
Örnekler
A gleaming of sunlight broke through the clouds, illuminating the landscape.
Bulutların arasından bir parıltı güneş ışığı sızdı, manzarayı aydınlattı.
The knight ’s armor gave off a gleaming in the morning sun.
Şövalyenin zırhı sabah güneşinde bir parıltı yayıyordu.
Leksikal Ağaç
gleaming
gleam



























