genuinely
01
samimiyetle, gerçekten
in a truthful or honest way, without pretending or deceit
Örnekler
They spoke genuinely about the struggles they had faced.
Karşılaştıkları zorluklar hakkında samimiyetle konuştular.
The artist genuinely shared his story during the interview.
Sanatçı, röportaj sırasında hikayesini içtenlikle paylaştı.
1.1
hakikaten
used to show that someone sincerely feels or believes something
Örnekler
She genuinely cares about the wellbeing of others.
O, başkalarının refahını gerçekten önemsiyor.
He genuinely believes that education can change lives.
O, eğitimin hayatları değiştirebileceğine samimiyetle inanıyor.
02
gerçekten, hakikaten
used to emphasize the real nature or quality of something
Örnekler
This is a genuinely exciting opportunity.
Bu gerçekten heyecan verici bir fırsat.
That was a genuinely funny moment in the movie.
Bu, filmde gerçekten komik bir andı.
03
gerçekten, hakikaten
in a complete, thorough, or proper way
Örnekler
Many people do n't genuinely understand how the system works.
Birçok insan sistemin nasıl çalıştığını gerçekten anlamıyor.
You ca n't genuinely learn a language without practicing daily.
Günlük pratik yapmadan bir dili gerçekten öğrenemezsiniz.
Leksikal Ağaç
genuinely
genuine
