Fudge
01
bir çeşit yumuşak şekerleme
a creamy brown sweet made with milk, sugar, and butter
02
çikolata sosu
a soft and sweet confectionery made from sugar, butter, milk, and flavorings, often flavored and mixed with additional ingredients like nuts or chocolate
Dialect
American
American
Örnekler
I asked him to pour warm fudge over my vanilla ice cream.
Ona vanilyalı dondurmamın üzerine sıcak fudge dökmesini söyledim.
They hosted a DIY dessert bar, providing guests with various toppings, including fudge.
Bir DIY tatlı barı düzenlediler, misafirlere fudge dahil çeşitli soslar sundular.
to fudge
01
kaçınmak, sıyrılmak
avoid or try to avoid fulfilling, answering, or performing (duties, questions, or issues)
02
çarpıtmak, manipüle etmek
to manipulate or alter something in a deceptive way
Örnekler
He tried to fudge the numbers to make the report look better.
Raporu daha iyi göstermek için sayıları tahrif etmeye çalıştı.
They were caught fudging the facts in their presentation.
Sunumlarında gerçekleri çarpıtmak yakalandılar.
