to falsify
01
tahrif etmek
to prove a statement or theory to be false or incorrect
Transitive: to falsify a statement or theory
Örnekler
His investigation revealed attempts to falsify the financial records.
Onun soruşturması, mali kayıtları tahrif etme girişimlerini ortaya çıkardı.
She falsified the claims by providing contradictory evidence.
O, çelişkili kanıtlar sunarak iddiaları çürüttü.
02
tahrif etmek, çarpıtmak
to present something in a way that is untrue or misleading
Transitive: to falsify an account or story
Örnekler
The article falsified the facts to create a sensational story.
Makale, sansasyonel bir hikaye yaratmak için gerçekleri tahrif etti.
The witness falsified her account of the events to protect the defendant.
Tanık, sanığı korumak için olaylara ilişkin ifadesini tahrif etti.
03
tahrif etmek, sahtecilik yapmak
to change information, a document, or evidence to deceive or mislead.
Transitive: to falsify information or evidence
Örnekler
The employee falsified the records to hide the missing funds.
Çalışan, eksik fonları gizlemek için kayıtları tahrif etti.
He was caught falsifying his qualifications on the job application.
İş başvurusunda niteliklerini tahrif ettiği için yakalandı.
Leksikal Ağaç
falsifiable
falsifier
falsifying
falsify
0
