to forbid
01
yasaklamak
to not give permission typically through the use of authority, rules, etc.
Transitive: to forbid an action
Örnekler
The teacher forbade talking during the exam.
Öğretmen sınav sırasında konuşmayı yasakladı.
The religious leader forbids the consumption of certain foods during specific religious ceremonies.
Dini lider, belirli dini törenler sırasında bazı yiyeceklerin tüketilmesini yasaklar.
02
olanak vermemek
to make something impossible or prevent it from happening
Transitive: to forbid an activity
Örnekler
The heavy rain forbade any outdoor activities during the weekend.
Şiddetli yağmur, hafta sonu boyunca herhangi bir açık hava etkinliğini yasakladı.
The icy road conditions forbade safe travel, prompting authorities to advise against driving until the roads were cleared.
Buzlu yol koşulları güvenli seyahati engelledi, yetkilileri yollar temizlenene kadar araba kullanmamayı tavsiye etmeye sevk etti.
Leksikal Ağaç
forbiddance
forbidding
forbidding
forbid
