to forbear
01
kendini tutmak
to hold back from an action or behavior
Transitive: to forbear sth
Örnekler
Even in the midst of the serious meeting, John could n't forbear a grin at his colleague's witty comment.
Ciddi toplantının ortasında bile, John meslektaşının esprili yorumuna dayanamayıp gülümsedi.
Watching the children play in the park, Mary could n't forbear a sense of joy and warmth.
Parkta çocukların oynadığını izlerken, Mary bir neşe ve sıcaklık duygusunu engelleyemedi.
02
sabretmek
to hold back or refrain from an impulse or action
Transitive: to forbear to do sth | to forbear from sth
Örnekler
Despite the provocation, she decided to forbear from responding to the criticism and maintained her composure.
Provokasyona rağmen, eleştirilere yanıt vermekten kaçınmaya karar verdi ve soğukkanlılığını korudu.
To maintain professionalism, employees must forbear from airing grievances publicly.
Profesyonelliği korumak için, çalışanlar şikayetlerini kamuya açık bir şekilde ifade etmekten kaçınmalıdır.
Leksikal Ağaç
forbearance
forbearing
forbear
