feebly
Örnekler
She whispered feebly, her voice barely audible in the quiet room.
O, sessiz odada zar zor duyulabilen sesiyle güçsüzce fısıldadı.
The old engine coughed feebly before finally starting with a weak sputter.
Eski motor, zayıf bir çatırtıyla nihayet çalışmadan önce güçsüzce öksürdü.
02
zayıf bir şekilde, etkisizce
in a way that is unconvincing, ineffective, or lacking in impact
Örnekler
The team feebly defended their poor performance.
Takım, zayıf performansını etkisiz bir şekilde savundu.
She feebly tried to explain her lateness, but the excuse fell flat.
O, gecikmesini zayıf bir şekilde açıklamaya çalıştı, ancak mazeret etkisiz kaldı.
