to expand
01
genişletmek, büyütmek
to become something greater in quantity, importance, or size
Intransitive
Örnekler
The company 's operations expanded rapidly, opening new branches in multiple cities.
Şirketin operasyonları hızla genişledi, birden fazla şehirde yeni şubeler açıldı.
As the economy improved, opportunities for employment expanded, offering hope to those seeking jobs.
Ekonomi iyileştikçe, istihdam fırsatları genişledi, iş arayanlara umut verdi.
Örnekler
The company regularly expands its product offerings to reach a broader market.
Şirket, daha geniş bir pazara ulaşmak için ürün yelpazesini düzenli olarak genişletir.
He consistently expands his knowledge by attending workshops and seminars.
O, atölye çalışmalarına ve seminerlere katılarak bilgisini sürekli genişletir.
03
genişlemek
to spread out or stretch in various directions
Intransitive
Örnekler
The foam mattress expanded to its full size after being removed from its packaging.
Köpük yatak, ambalajından çıkarıldıktan sonra tam boyutuna genişledi.
As the dough rose, it expanded in the warm oven.
Hamur mayalanırken, sıcak fırında genişledi.
04
genişletmek, açıklamak
to provide additional details, elaborations, or explanations to an account or idea
Transitive: to expand on an account or idea
Örnekler
The lecturer expanded on the key concepts introduced in the previous class, providing further examples and clarifications.
Öğretim görevlisi, önceki derste tanıtılan temel kavramları genişletti, daha fazla örnek ve açıklama sağladı.
In her essay, she expanded on the historical context of the events.
Makalesinde, olayların tarihsel bağlamını genişletti.
Leksikal Ağaç
expandable
expanded
expandible
expand
