to increase
Örnekler
The temperature is expected to increase throughout the day.
Gün boyunca sıcaklığın artması bekleniyor.
Company profits have been steadily increasing over the past few quarters.
Şirketin kârları son birkaç çeyrekte istikrarlı bir şekilde artmıştır.
02
arttırmak, çoğaltmak
to make something larger or greater in amount, degree, size, etc.
Transitive: to increase sth
Örnekler
The company decided to increase its production capacity to meet growing demand.
Şirket, artan talebi karşılamak için üretim kapasitesini artırmaya karar verdi.
She plans to increase her savings by depositing a larger amount each month.
O, her ay daha büyük bir miktar yatırarak tasarruflarını artırmayı planlıyor.
Increase
01
artış, yükselme
a rise in something's amount, degree, size, etc.
Örnekler
The company reported an increase in sales this quarter.
Şirket bu çeyrekte satışlarda bir artış bildirdi.
There has been a significant increase in the cost of living.
Yaşam maliyetinde önemli bir artış oldu.
02
artış, yükselme
a quantity that is added
03
artış, yükselme
a change resulting in an increase
04
artış, yükselme
the act of increasing something
05
artış, yükselme
the amount by which something increases
Leksikal Ağaç
increased
increasing
increase
