to eat into
[phrase form: eat]
01
kemirmek, aşındırmak
to keep making someone upset or angry by consistently doing things that bother them
Örnekler
The constant criticism from her supervisor began to eat into her motivation and enthusiasm for the job.
Amirinin sürekli eleştirileri, işe olan motivasyonunu ve hevesini aşındırmaya başladı.
The unfair distribution of tasks among team members started to eat into their morale, leading to growing resentment.
Ekip üyeleri arasında görevlerin adaletsiz dağılımı, moralini aşındırmaya başladı ve artan bir kızgınlığa yol açtı.
02
aşındırmak, tüketmek
to use or take away a significant portion of something valuable, often resulting in a reduction
Örnekler
The unexpected medical expenses began to eat into their savings, causing financial strain.
Beklenmedik tıbbi masraflar birikimlerini tüketmeye başladı ve mali sıkıntıya neden oldu.
Overtime work started to eat into her free time, affecting work-life balance.
Fazla mesai, iş-yaşam dengesini etkileyerek boş zamanını tüketmeye başladı.



























