dumb
01
geri zekâlı
struggling to learn or understand things quickly
Dialect
American
Örnekler
Her dumb decision to skip class resulted in failing grades and academic probation.
Dersi asma konusundaki aptalca kararı, başarısız notlara ve akademik probasyona yol açtı.
Despite repeated explanations, she remained dumb to the complexities of the subject.
Tekrarlanan açıklamalara rağmen, konunun karmaşıklıkları karşısında anlayışsız kaldı.
02
dilsiz, ahraz
unable to speak
Örnekler
He was born deaf and dumb, communicating through sign language.
O doğuştan sağır ve dilsizdi, işaret diliyle iletişim kuruyordu.
The temporary illness left her temporarily dumb, unable to vocalize her thoughts.
Geçici hastalık onu geçici olarak dilsiz bıraktı, düşüncelerini seslendiremez hale getirdi.
03
dilsiz, sessiz
momentarily silent by choice or circumstance
Örnekler
She stood dumb for several seconds before answering the unexpected accusation.
The witness went dumb under cross‑examination and offered no further testimony.
Tanık çapraz sorgu sırasında dilsiz kaldı ve başka tanıklık sunmadı.
04
showing or producing a state of speechless astonishment, disbelief, or stunned silence as an expressive quality
Örnekler
The photograph left viewers dumb with wonder at the landscape's surreal colors.
Fotoğraf, izleyicileri manzaranın sürreal renkleri karşısında dilsiz bıraktı.
They gaped in dumb bewilderment at the scale of the damage.
Zararın boyutuna karşı dilsiz bir şaşkınlıkla bakakaldılar.
dumb
01
(New York) used for emphasis to mean really or very
Örnekler
The food was dumb good, man, I'd totally go back.
That movie was dumb funny; I could n't stop laughing.
Leksikal Ağaç
dumbly
dumbness
dumb



























