all right
01
olur, tamam
used to show our agreement or satisfaction with something
Örnekler
All right, I will help you with your homework.
Tamam, ödevine yardım edeceğim.
All right, I'll do the dishes tonight.
Pekala, bu akşam bulaşıkları ben yıkayacağım.
all right
Örnekler
The plan is progressing all right, meeting our expectations.
Plan oldukça iyi ilerliyor, beklentilerimizi karşılıyor.
Despite the challenges, the project is moving all right, and we are on schedule.
Zorluklara rağmen, proje iyi ilerliyor ve programa uygun şekilde devam ediyoruz.
02
kesinlikle
in a way that there is no doubt whatsoever
Örnekler
She won that game all right — no one even came close.
O oyunu hiç şüphesiz kazandı—kimse yaklaşamadı bile.
We'll finish this project today all right, no matter what.
Bu projeyi bugün hiç şüphesiz bitireceğiz, ne olursa olsun.
all right
01
kabul edilebilir, idare eder
good enough or satisfactory, though not exceptional
Örnekler
The meal was all right, but it did n't live up to her expectations.
Yemek fena değildi, ama beklentilerini karşılamadı.
His grades were all right, allowing him to pass the course.
Notları yeterince iyiydi, bu da dersi geçmesine izin verdi.
