highly
01
yüksek derecede, son derece
to a high level, position, or standard
Örnekler
The university produces highly qualified engineers every year.
Üniversite her yıl yüksek nitelikli mühendisler yetiştirir.
She is highly respected in the field of neuroscience.
O, nörobilim alanında son derece saygı görür.
1.1
son derece, fazlasıyla
to a great extent or in a large amount
Örnekler
This medication is highly toxic if taken in large doses.
Bu ilaç büyük dozlarda alınırsa son derece toksiktir.
That 's a highly unusual request, even for this client.
Bu, bu müşteri için bile son derece alışılmadık bir talep.
Örnekler
He was highly regarded by his peers for his honesty and leadership.
Dürüstlüğü ve liderliği nedeniyle akranları tarafından yüksek derecede takdir ediliyordu.
The film was highly praised by critics at the festival.
Film, festivalde eleştirmenler tarafından yoğun övgü aldı.
Leksikal Ağaç
highly
high
