to clamber
01
sürünerek tırmanmak
to climb a surface using hands and feet
Intransitive: to clamber somewhere
Örnekler
The cat tried to clamber onto the high shelf to reach its favorite perch.
Kedi, en sevdiği tüneğine ulaşmak için yüksek rafa tırmanmaya çalıştı.
The children eagerly clambered up the tree to retrieve their stuck kite.
Çocuklar, sıkışmış uçurtmalarını almak için tırmanarak ağaca heyecanla çıktılar.
Clamber
01
zorlu tırmanış, beceriksiz tırmanma
a rough or awkward climb requiring effort and navigation over obstacles
Örnekler
The hikers began a clamber up the jagged rocks.
Yürüyüşçüler, sivri kayaların üzerine bir tırmanış başlattı.
His clamber over the fence drew amused looks from passersby.
Onun çitin üzerinden tırmanışı yoldan geçenlerin eğlenceli bakışlarını çekti.



























