well-timed
01
zamanında, uygun zamanda
at an opportune time
well-timed
01
zamanında, iyi zamanlanmış
happening at just the right moment for maximum effect or benefit
Örnekler
His well-timed joke lightened the mood during the tense meeting.
Onun iyi zamanlanmış şakası, gergin toplantı sırasında havayı hafifletti.
The well-timed delivery of supplies helped avoid a crisis.
Malzemelerin zamanında teslim edilmesi bir krizin önlenmesine yardımcı oldu.



























