well-worn
Örnekler
He gave the same well-worn excuse for being late, and no one believed him anymore.
Geç kaldığı için aynı klişe mazereti verdi ve artık kimse ona inanmıyordu.
The movie relied on a well-worn plot, making it predictable from start to finish.
Film, başından sonuna kadar tahmin edilebilir olmasını sağlayan bayat bir konuya dayanıyordu.
02
eskimiş, yıpranmış
aged or worn out as a result of frequent use or wear
Örnekler
His well-worn jacket had frayed cuffs and faded fabric from years of use.
Yıllarca kullanımdan dolayı yıpranmış ceketinin uçları sarkmış ve kumaşı solmuştu.
The path through the woods was well-worn, trodden by countless hikers over the years.
Ormandan geçen patika aşınmıştı, yıllar boyunca sayısız yürüyüşçü tarafından çiğnenmişti.



























