to wallow
01
kendini bir şeye adamak
to indulge or revel in a particular feeling or activity, often with a sense of self-pity or excessive enjoyment
Örnekler
She wallows in despair, unable to shake off the feelings of sadness that engulf her.
O, umutsuzlukta kendini kaybeder, onu saran hüzün duygularından kurtulamaz.
Last week, he wallowed in self-pity after receiving the rejection letter from his dream job.
Geçen hafta, hayalindeki işten red mektubu aldıktan sonra kendine acımakla yuvarlanıp durdu.
02
yuvarlanmak, yuvarlanıp yatmak
roll around
03
dalgalar gibi yükselmek, dalgalanmak
rise up as if in waves
04
zevk almak, keyiflenmek
delight greatly in
05
keyiflenmek, haz almak
be ecstatic with joy
Wallow
01
yuvarlanmak, tembelce yuvarlanmak
an indolent or clumsy rolling about
02
hayvanların yuvarlanmak için girdiği su birikintisi, hayvanlar için çamur birikintisi
a puddle where animals go to wallow



























