vast
Örnekler
The explorers marveled at the vast desert stretching endlessly before them.
Kaşifler, önlerinde sonsuza kadar uzanan uçsuz bucaksız çöl karşısında hayrete düştüler.
The ocean 's vast expanse seemed to go on forever, blending into the horizon.
Okyanusun uçsuz bucaksız genişliği, ufukla birleşerek sonsuza kadar uzanıyor gibi görünüyordu.
Örnekler
The warehouse stored a vast inventory of products, ready to be shipped worldwide.
Depo, dünya çapında gönderilmeye hazır geniş bir ürün envanteri depoladı.
The company had a vast network of offices and employees spanning multiple continents.
Şirketin, birden fazla kıtaya yayılmış geniş bir ofis ve çalışan ağı vardı.
03
geniş, muazzam
extremely large or immense in magnitude or intensity
Örnekler
The scientist 's discovery had a vast impact on the field of genetics.
Bilim insanının keşfi, genetik alanında büyük bir etki yarattı.
The storm caused vast damage to the coastal town, leaving many homes destroyed.
Fırtına, sahil kasabasına büyük zarar verdi ve birçok evi yok etti.
04
geniş, kapsamlı
encompassing a wide range of elements, people, or aspects
Örnekler
The professor 's knowledge on the subject was vast, covering numerous fields and sub-disciplines.
Profesörün konu hakkındaki bilgisi genişti, çok sayıda alan ve alt disiplini kapsıyordu.
The company offers a vast array of services to cater to various customer needs.
Şirket, çeşitli müşteri ihtiyaçlarını karşılamak için geniş bir hizmet yelpazesi sunar.
Vast
Örnekler
As they gazed upward, they marveled at the vast of heaven filled with countless stars.
Yukarıya baktıklarında, sayısız yıldızla dolu gökyüzünün uçsuz bucaksızlığına hayran kaldılar.
Explorers ventured into the vast of the ocean, seeking new lands and discoveries.
Kaşifler, yeni topraklar ve keşifler arayışıyla okyanusun uçsuz bucaksız sularına açıldılar.
Leksikal Ağaç
vastly
vastness
vast



























