to travel
01
seyahat etmek
to go from one location to another, particularly to a far location
Intransitive
Örnekler
He travels for work and often visits different cities for business meetings.
O, iş için seyahat eder ve genellikle iş toplantıları için farklı şehirleri ziyaret eder.
My family and I often travel by car to visit relatives in the countryside.
Ailem ve ben genellikle kırsaldaki akrabalarımızı ziyaret etmek için arabayla seyahat ederiz.
02
seyahat etmek, gezmek
to journey or move from one place to another for recreational or leisure purposes
Intransitive: to travel | to travel somewhere
Örnekler
During their summer vacation, the family decided to travel to Europe.
Yaz tatilleri boyunca, aile Avrupa'ya seyahat etmeye karar verdi.
She always sought opportunities to travel to exotic destinations and discover new landscapes.
O, her zaman egzotik destinasyonlara seyahat etme ve yeni manzaralar keşfetme fırsatları aradı.
03
hareket etmek
to move or circulate from one location to another
Intransitive
Örnekler
The gossip about the celebrity scandal traveled through the tabloids.
Ünlü skandalı hakkındaki dedikodular tabloidlerde dolaştı.
Information about the groundbreaking scientific discovery traveled within the academic community.
Çığır açan bilimsel keşif hakkındaki bilgiler akademik topluluk içinde dolaştı.
04
seyahat etmek, dolaşmak
to journey or move across the entirety of a specific place
Transitive: to travel a place
Örnekler
She dreamt of one day traveling the Silk Road to experience the historical trade routes.
Bir gün tarihi ticaret yollarını deneyimlemek için İpek Yolu'nda seyahat etmeyi hayal etti.
The backpackers decided to travel Southeast Asia, exploring the vibrant street markets and ancient temples.
Sırt çantalı gezginler, canlı sokak pazarlarını ve antik tapınakları keşfederek Güneydoğu Asya'yı gezmeye karar verdiler.
05
seyahat etmek, hareket etmek
to be moved or transported from one place to another
Intransitive: to travel in a specific manner
Örnekler
The company ships its products internationally, and the goods travel by sea to reach global markets.
Şirket ürünlerini uluslararası olarak gönderir ve mallar küresel pazarlara ulaşmak için deniz yoluyla seyahat eder.
Fresh products from the farm travels by refrigerated trucks
Çiftlikten taze ürünler, soğutmalı kamyonlarla taşınır.
06
iş gezisi yapmak
to visit various locations within a specified area for business purposes
Intransitive: to travel | to travel somewhere
Örnekler
The sales representative traveled extensively, visiting clients and presenting the latest product line.
Satış temsilcisi, müşterileri ziyaret ederek ve en son ürün serisini sunarak geniş çapta seyahat etti.
As part of the marketing strategy, the team needed to travel to key cities to conduct product demonstrations.
Pazarlama stratejisinin bir parçası olarak, ekip ürün tanıtımları yapmak için önemli şehirlere seyahat etmek zorundaydı.
07
seyahat etmek
to move across or cover a specified distance
Transitive: to travel a specified distance
Örnekler
She plans to travel 500 miles to visit her family during the holidays.
Tatillerde ailesini ziyaret etmek için 500 mil seyahat etmeyi planlıyor.
The expedition will travel across 1,000 kilometers of desert terrain.
Keşif gezisi, 1.000 kilometre çöl arazisini geçecek.
Travel
01
seyahat
the act of going to a different place, usually a place that is far
Örnekler
Travel to foreign countries can be an eye-opening experience.
Yabancı ülkelere seyahat etmek göz açıcı bir deneyim olabilir.
She loves travel, especially to remote and unexplored locations.
O, özellikle uzak ve keşfedilmemiş yerlere seyahat etmeyi sever.
02
bir yerden başka bir yere gitme
the action of moving from one location to another, usually involving a long distance
03
seyahat, hareket
self-propelled movement
Leksikal Ağaç
traveled
traveler
traveling
travel
