terrible
Örnekler
The terrible storm caused widespread damage to homes and infrastructure.
Korkunç fırtına, evlere ve altyapıya yaygın hasara neden oldu.
The food at the restaurant was terrible, leaving a bad taste in my mouth.
Restorandaki yemek berbattı, ağzımda kötü bir tat bıraktı.
02
korkunç, yıkıcı
very serious and harmful
Örnekler
The avalanche caused terrible damage to the mountain village.
Çığ, dağ köyüne korkunç zarar verdi.
The bombing caused terrible destruction in the city center.
Bombardıman, şehir merkezinde korkunç bir yıkıma neden oldu.
03
korkunç, berbat
intensely or extremely bad or unpleasant in degree or quality
Örnekler
The heat was terrible, making it hard to breathe.
Sıcaklık korkunçtu, nefes almayı zorlaştırıyordu.
She felt a terrible sadness after hearing the news.
Haberleri duyduktan sonra korkunç bir üzüntü hissetti.
Leksikal Ağaç
terribleness
terribly
terrible
