best
01
en iyi
superior to everything else that is in the same category
Örnekler
After hours of tasting, she declared the homemade pie as the best dessert at the competition.
Saatlerce tatma sonrasında, ev yapımı pastayı yarışmadaki en iyi tatlı ilan etti.
The scenic viewpoint atop the hill offers the best panoramic views of the entire city.
Tepenin üzerindeki manzara noktası, tüm şehrin en iyi panoramik manzaralarını sunar.
02
en iyi
(comparative and superlative of `well') wiser or more advantageous and hence advisable
best
01
daha iyi bir şekilde
in the most effective or desirable way
Örnekler
She swims best in freestyle events.
Serbest stil yarışlarında en iyi o yüzer.
She works best in the morning when she ’s full of energy.
O, enerji dolu olduğu sabahları en iyi şekilde çalışır.
02
en iyisi
it would be sensible
03
en iyi, mükemmel
from a position of superiority or authority
Best
01
en iyi, üstün çaba
the supreme effort one can make
02
en iyi, bir numara
the person who is most outstanding or excellent; someone who tops all others
to best
01
aşmak, üstün gelmek
get the better of
