sparkling
01
parıldayan, ışıldayan
shining brightly with flashes of light
Örnekler
The sparkling stars filled the night sky, creating a mesmerizing sight.
Parlayan yıldızlar gece gökyüzünü doldurdu, büyüleyici bir manzara yarattı.
She wore a dress adorned with sparkling sequins that shimmered in the light.
Işıkta parlayan parıldayan pullarla süslenmiş bir elbise giymişti.
Örnekler
She enjoyed sipping sparkling water with a slice of lemon for a refreshing twist.
Ferahlatıcı bir dokunuş için bir dilim limonla köpüklü su içmekten hoşlanırdı.
He poured glasses of sparkling cider to celebrate the special occasion.
Özel günü kutlamak için bardaklara köpüklü elma şarabı doldurdu.
Örnekler
Her sparkling personality made her the life of every party.
Onun parlak kişiliği, onu her partinin canı yapıyordu.
The children ’s sparkling laughter filled the playground with joy.
Çocukların parıltılı kahkahaları oyun alanını neşeyle doldurdu.
Leksikal Ağaç
sparkling
sparkle



























