ominous
01
uğursuz
giving the impression that something bad or unpleasant is going to happen
Örnekler
The dark clouds gathering on the horizon cast an ominous shadow over the town.
Ufukta toplanan kara bulutlar, kasaba üzerinde uğursuz bir gölge düşürdü.
The eerie silence in the abandoned house felt ominous, as if something sinister awaited inside.
Terkedilmiş evdeki ürkütücü sessizlik uğursuz hissettiriyordu, sanki içeride kötü bir şey bekliyormuş gibi.
Leksikal Ağaç
ominously
ominous
