naive
Örnekler
She was naive to the ways of the world, trusting everyone she met without question.
Dünyanın yollarına karşı naifti, tanıştığı herkese sorgusuz sualsiz güveniyordu.
His naive belief in the goodness of people often left him vulnerable to manipulation.
İnsanların iyiliğine olan saf inancı, onu sıklıkla manipülasyona açık hale getiriyordu.
Örnekler
The naive student believed every word the speaker said, without questioning it.
Saf öğrenci, konuşmacının söylediği her kelimeye hiç sorgulamadan inandı.
Despite his age, he remained naive about the harsh realities of life.
Yaşına rağmen, hayatın sert gerçekleri konusunda naif kaldı.
03
saf, deneyimsiz
lacking experience, wisdom, or understanding about the world, often resulting in being overly trusting or easily deceived
Örnekler
The naive approach to software development led to significant bugs in the program.
Yazılım geliştirmedeki naif yaklaşım, programda önemli hatalara yol açtı.
Taking a naive stance on cybersecurity left the company vulnerable to hacking.
Siber güvenlik konusunda naif bir tutum takınmak, şirketi hacklenmeye karşı savunmasız bıraktı.
04
naif, saf
(of an art style) intentionally avoiding advanced techniques, featuring bold simplicity, bright colors, and a childlike directness, often with little or no perspective
Örnekler
The artist embraced a naive style, using bright colors and simplistic forms to convey emotion.
Sanatçı, duyguyu iletmek için parlak renkler ve basit formlar kullanarak naif bir tarz benimsedi.
Naive paintings often feature flat perspectives and exaggerated shapes, resembling children's drawings.
Naif resimler genellikle düz perspektifler ve abartılı şekiller içerir, çocuk çizimlerine benzer.
Leksikal Ağaç
naively
naiveness
naive
