to mess around
/mˈɛs ɐɹˈaʊnd/
/mˈɛs ɐɹˈaʊnd/
to mess around
[phrase form: mess]
01
oyalanmak
to waste time or engage in idle, unproductive activity
Örnekler
Instead of studying, he chose to mess around on social media for hours.
Ders çalışmak yerine, saatlerce sosyal medyada vakit öldürmeyi seçti.
While I was studying, my roommate was messing around and playing video games.
Ben ders çalışırken, oda arkadaşım vakit öldürüyordu ve video oyunları oynuyordu.
02
oynamak, ile oynamak
to cause problems for someone, especially by being dishonest or unfair
Örnekler
Be cautious with him; he tends to mess around with people's feelings.
Ona dikkat edin; insanların duygularıyla oynamaya meyillidir.
I do n't want to mess you around, but there's been a misunderstanding about your role in the project.
Seni oyalamak istemiyorum, ancak projedeki rolün hakkında bir yanlış anlaşılma oldu.
03
şakalaşmak, yaramazlık yapmak
to engage in playful or mischievous behavior, often in a way that is not intended to cause harm or offense
Örnekler
On weekends, they often mess around, joking and playing pranks on each other.
Hafta sonları, sık sık şakalaşırlar, birbirlerine şaka yapıp eğlenirler.
We decided to mess around at the park, playing games and enjoying each other's company.
Parkta oyalanmaya karar verdik, oyunlar oynayarak ve birbirimizin arkadaşlığından keyif alarak.
04
takılmak, flört etmek
to engage in casual sexual activity with someone, often without commitment or emotional attachment
Örnekler
The friends decided to mess around after several drinks at the bar.
Arkadaşlar barda birkaç içkiden sonra takılmaya karar verdiler.
The couple messed around on the beach during their vacation.
Çift tatilleri sırasında plajda flört etti.



























