luminous
Örnekler
The luminous stars filled the night sky, twinkling with distant light.
Parlak yıldızlar gece gökyüzünü doldurdu, uzak ışıkla parıldıyordu.
She wore a luminous gown that shimmered in the candlelight.
Mum ışığında parlayan ışıltılı bir elbise giymişti.
02
parlak, ışıldayan
possessing a strikingly bright and intense color that seems to glow
Örnekler
The artist ’s use of luminous yellow made the painting look as if it was lit from within.
Sanatçının parlak sarı kullanımı, tablonun içinden aydınlatılmış gibi görünmesini sağladı.
Her luminous green eyes sparkled with excitement during the conversation.
Konuşma sırasında parlak yeşil gözleri heyecanla parlıyordu.
03
aydınlatıcı, anlaşılır
easy to understand, or providing insight and understanding
Örnekler
His luminous explanation of the theory made it accessible to everyone.
Onun teorinin aydınlatıcı açıklaması, herkes için anlaşılır hale getirdi.
The book offered a luminous perspective on the complexities of human nature.
Kitap, insan doğasının karmaşıklıklarına dair aydınlatıcı bir perspektif sundu.
04
parlak, zeki
exceptionally intelligent, brilliant, or impressive
Örnekler
The luminous leader guided the team through challenging times with wisdom and clarity.
Işıltılı lider, ekibi zorlu zamanlardan bilgelik ve netlikle yönlendirdi.
The artist ’s luminous painting drew admiration for its vibrant colors and emotional depth.
Sanatçının parlak tablosu, canlı renkleri ve duygusal derinliği ile hayranlık uyandırdı.
Leksikal Ağaç
luminosity
luminously
luminousness
luminous
lum



























