Loneliness
01
yalnızlık, tek başınalık
a sense of sadness or melancholy arising from being alone or lacking companionship
Örnekler
After moving to a new city, Sarah experienced deep loneliness as she struggled to make friends.
Yeni bir şehre taşındıktan sonra, Sarah arkadaş edinmekte zorlanırken derin bir yalnızlık yaşadı.
Despite being surrounded by people, a profound sense of loneliness settled in John's heart, making social events difficult for him.
İnsanlarla çevrili olmasına rağmen, John'un kalbine derin bir yalnızlık duygusu yerleşti, bu da sosyal etkinlikleri onun için zorlaştırdı.
Örnekler
The loneliness of the remote village was evident, with no neighbors for miles around.
Uzak köyün yalnızlığı belirgindi, kilometrelerce çevrede hiç komşu yoktu.
His loneliness was apparent as he wandered through the empty halls of the house.
Evin boş koridorlarında dolaşırken yalnızlığı belirgindi.
03
yalnızlık, tek başınalık
a disposition toward being alone
Leksikal Ağaç
loneliness
lonely
lone



























