keenly
01
şevkle, sabırsızlıkla
with strong enthusiasm or eagerness for something
Dialect
British
Örnekler
The film was keenly awaited by critics and fans alike.
Film, eleştirmenler ve hayranlar tarafından büyük bir heyecanla bekleniyordu.
She keenly accepted the invitation to speak at the conference.
O, konferansta konuşma davetini hevesle kabul etti.
Örnekler
She was keenly aware of the tension in the room.
O, odadaki gerginliği keskin bir şekilde farkındaydı.
He keenly felt the injustice of the situation.
O, durumun adaletsizliğini derinden hissetti.
2.1
keskin bir şekilde, dikkatle
with quick intelligence or mental sharpness
Örnekler
The child observed the experiment keenly and made accurate predictions.
Çocuk deneyi keskin bir şekilde gözlemledi ve doğru tahminler yaptı.
She responded keenly to the complex philosophical question.
Karmaşık felsefi soruya keskin bir şekilde yanıt verdi.
03
yoğun bir şekilde, rekabetçi bir şekilde
in a competitive or intense manner, especially in business, sports, or markets
Dialect
British
Örnekler
The products were keenly priced to attract budget-conscious buyers.
Ürünler, bütçe bilincine sahip alıcıları çekmek için ustalıkla fiyatlandırılmıştı.
It was a keenly contested election right to the end.
Sonuna kadar şiddetle mücadele edilen bir seçimdi.
Leksikal Ağaç
keenly
keen



























