impulsive
01
dürtücü
acting on sudden desires or feelings without thinking about the consequences beforehand
Örnekler
Sarah made an impulsive decision to buy a new phone without researching its features first.
Sarah, özelliklerini araştırmadan yeni bir telefon alma konusunda düşüncesiz bir karar verdi.
Instead of carefully planning her schedule, Emily took an impulsive trip to the beach on a whim.
Emily, programını dikkatlice planlamak yerine, anlık bir dürtüyle düşüncesizce sahile bir gezi yaptı.
02
dürtüsel, ani
acting for a brief moment, causing a rapid change in momentum
Örnekler
The impulsive force from the collision was quick but strong.
Çarpışmanın dürtüsel kuvveti hızlı ama güçlüydü.
Impulsive forces in mechanics result in sudden changes in velocity.
Mekanikteki dürtüsel kuvvetler, hızda ani değişikliklere neden olur.
Leksikal Ağaç
impulsively
impulsiveness
impulsive
impuls
