idly
Örnekler
The old dog lay idly in the sun all afternoon.
Yaşlı köpek bütün öğleden sonra güneşte tembelce yatıyordu.
He spent the day lounging idly by the pool.
Günü havuz başında avare avare uzanarak geçirdi.
Örnekler
They watched idly as the argument escalated.
Tartışma şiddetlenirken hiçbir şey yapmadan izlediler.
I refused to stand idly by while injustice was done.
Haksızlık yapılırken hiçbir şey yapmadan durmayı reddettim.
Örnekler
She scrolled idly through her phone without really looking.
Telefonunu gerçekten bakmadan amaçsızca kaydırdı.
He asked the question idly, not expecting a serious answer.
Soruyu amaçsızca sordu, ciddi bir cevap beklemiyordu.



























