historical
01
tarihi
related to the study or depiction of events, people, or objects from the past
Örnekler
Her research focused on the historical significance of medieval architecture.
Araştırması, ortaçağ mimarisinin tarihsel önemi üzerine odaklandı.
They visited a historical site to learn more about the region's heritage.
Bölgenin mirası hakkında daha fazla bilgi edinmek için tarihi bir siteyi ziyaret ettiler.
02
tarihi
(of books, movies, etc.) about the people or events of the past
Örnekler
The historical novel provided a vivid portrayal of life during the Renaissance, immersing readers in the culture and politics of the time.
Tarihi roman, Rönesans dönemindeki yaşamın canlı bir tasvirini sunarak okuyucuları dönemin kültürü ve siyasetine daldırdı.
I enjoy watching historical documentaries that explore significant events, as they offer valuable insights into how the past shapes our present.
Önemli olayları inceleyen tarihi belgeseller izlemekten hoşlanıyorum çünkü geçmişin bugünümüzü nasıl şekillendirdiğine dair değerli içgörüler sunuyorlar.
03
tarihi
belonging to or significant in the past
Örnekler
They visited a historical battlefield to learn more about the country's heritage.
Ülkenin mirası hakkında daha fazla bilgi edinmek için tarihi bir savaş alanını ziyaret ettiler.
The museum exhibits many historical artifacts from different eras.
Müze, farklı dönemlerden birçok tarihi eser sergiliyor.
04
tarihsel
having once lived or existed or taken place in the real world as distinct from being legendary
05
tarihsel, tarihi
related to studying how something changes over time
Örnekler
The historical study of English shows how the language evolved.
İngilizcenin tarihsel çalışması, dilin nasıl evrimleştiğini gösterir.
She examined the historical changes in trade practices over centuries.
Yüzyıllar boyunca ticaret uygulamalarındaki tarihsel değişiklikleri inceledi.
Leksikal Ağaç
historically
historicalness
historical
historic
history
