Apex
01
apeks
the point where the inferior and left borders of the heart meet, representing the tip of the left ventricle
02
zirve, doruk
the highest point of achievement or success in a particular field or endeavor
Örnekler
Winning the Nobel Prize was the apex of her scientific career.
Nobel Ödülü'nü kazanmak onun bilimsel kariyerinin zirvesiydi.
The athlete 's performance in the Olympics marked the apex of his sports achievements.
Atletin Olimpiyatlardaki performansı, spor başarılarının zirvesi oldu.
03
apeks, güneş sisteminin hareket yönü
the point on the celestial sphere toward which the sun and solar system appear to be moving relative to the fixed stars
04
apeks (burun tipi)
the pointed or rounded end of the nose that is located at the frontmost part of the nasal structure
Örnekler
She reached the apex of the mountain after a challenging climb.
Zorlu bir tırmanışın ardından dağın zirvesine ulaştı.
The architect designed the building with a glass apex to allow natural light in.
Mimar, doğal ışığın girmesine izin vermek için binayı cam bir tepe ile tasarladı.
