to harass
01
bezdirmek
to subject someone to aggressive pressure or intimidation, often causing distress or discomfort
Transitive: to harass sb
Örnekler
The employee filed a complaint against a coworker who continued to harass them.
Çalışan, kendisini taciz etmeye devam eden bir iş arkadaşına karşı şikayette bulundu.
They were harassed by their classmates throughout high school, enduring constant bullying and taunting.
Lise boyunca sınıf arkadaşları tarafından taciz edildiler, sürekli zorbalık ve alaylara katlandılar.
02
eziyet vermek
to persistently disrupt someone or something, causing disturbance or interference with their peace or normal functioning
Transitive: to harass sb/sth
Örnekler
She harasses her coworkers by constantly interrupting their work with trivial questions
O, iş arkadaşlarını sürekli önemsiz sorularla işlerini bölerek taciz eder.
He harassed his neighbors last week by repeatedly playing loud music late into the night
Geçen hafta gece geç saatlere kadar yüksek sesle müzik çalarak komşularını taciz etti.
Leksikal Ağaç
harassed
harasser
harassment
harass
