full-time
01
tam zamanlı
done for the usual hours in a working day or week
Örnekler
After her internship, they offered her a full-time position.
Stajından sonra ona tam zamanlı bir pozisyon teklif ettiler.
Balancing a full-time job with classes can be challenging.
Tam zamanlı bir işi derslerle dengelemek zor olabilir.
full-time
01
tam zamanlı, tam gün
for the entire standard duration of work or activity
Örnekler
She works full-time, putting in 40 hours a week at the office.
O tam zamanlı çalışıyor, haftada 40 saat ofiste çalışıyor.
After graduating, he decided to study full-time instead of working.
Mezun olduktan sonra, çalışmak yerine tam zamanlı okumaya karar verdi.



























