to fetch
01
gidip getirmek
to go and bring a person or thing, typically at someone's request or for a specific purpose
Transitive: to fetch sth
Örnekler
Can you please fetch my coat from the car? It's cold outside.
Lütfen arabadan paltomu getirir misin? Dışarısı soğuk.
The dog is trained to fetch the newspaper from the doorstep every morning.
Köpek her sabah gazeteyi kapıdan getirmek için eğitilmiştir.
02
getirmek, satılmak
to be valued or sold for at a particular price in a transaction
Transitive: to fetch a price
Örnekler
The antique vase fetched a high price at the auction due to its rarity and historical significance.
Antik vazo, nadirliği ve tarihi önemi nedeniyle açık artırmada yüksek bir fiyat getirdi.
The rare stamp fetched a record-breaking price at the philatelic exhibition.
Nadir pul, filateli sergisinde rekor kıran bir fiyata ulaştı.
Fetch
01
getirme, gidip gelme
the action of fetching
Leksikal Ağaç
fetching
fetch
