faded
Örnekler
The faded blue jeans had worn patches and a washed-out appearance.
Solmuş mavi kot pantolonun yıpranmış yamaları ve soluk bir görünümü vardı.
She displayed a faded photograph of her grandparents from many years ago.
O, yıllar öncesinden kalma büyükanne ve büyükbabasının solmuş bir fotoğrafını gösterdi.
Örnekler
The faded memories of childhood came to him in brief flashes, now distant and unclear.
Çocukluğun solmuş anıları ona kısa parıltılarla geldi, şimdi uzak ve belirsiz.
The once majestic building now stood as a faded symbol of past glory.
Bir zamanlar görkemli olan bina, şimdi geçmiş ihtişamın solmuş bir sembolü olarak duruyordu.
03
kafası güzel, kafayı bulmuş
experiencing the effects of drugs or cannabis
Örnekler
He was completely faded after smoking some weed.
Biraz esrar içtikten sonra tamamen kafası güzel olmuştu.
She feels faded after taking a few hits of edibles.
Birkaç lokma yenilebilir aldıktan sonra kendini kafası güzel hissediyor.
Leksikal Ağaç
prefaded
faded



























