attenuated
Örnekler
His attenuated enthusiasm for the project was noticeable during the presentation.
Projeye olan azalmış coşkusu sunum sırasında fark edilebilirdi.
Her attenuated memory of the event made it difficult to recall the details accurately.
Olayın zayıflamış hafızası, detayları doğru bir şekilde hatırlamayı zorlaştırdı.
02
zayıflatılmış, genlik azaltılmış
(of an electrical signal) reduced in amplitude while preserving the signal's original waveform, resulting in minimal or no distortion
Örnekler
An attenuated waveform retains its shape but loses intensity.
Zayıflatılmış bir dalga formu şeklini korur ancak yoğunluğunu kaybeder.
Engineers used filters to produce an attenuated output for testing.
Mühendisler test için zayıflatılmış bir çıkış üretmek üzere filtreler kullandı.
Leksikal Ağaç
attenuated
attenuate
attenu



























