exalted
01
asil, yüce
possessing a noble or highly dignified nature
Örnekler
His exalted vision of justice inspired many to join the movement for change.
Onun adalet hakkındaki yüce vizyonu, birçok kişiyi değişim hareketine katılmaya teşvik etti.
She spoke with an exalted tone, expressing her admiration for the team's accomplishments.
Takımın başarılarına hayranlığını ifade ederken yüce bir tonla konuştu.
Örnekler
The exalted leader was revered by all for his wisdom and fairness.
Yüce lider, bilgeliği ve adaleti nedeniyle herkes tarafından saygı görüyordu.
His exalted position in the company came with significant responsibilities and challenges.
Şirketteki yüksek konumu, önemli sorumluluklar ve zorluklarla birlikte geldi.
Leksikal Ağaç
exalted
exalt
